5 Ocak 2021 Salı

Gecenin Evi

Ben bilmiyorum bu cümlelerin yanlışlığını. Yalnız devrikliğini biliyorum. Yalnız devrilen evleri, yalnız yürüyen sokak lambalarını, yalnız ağlayan kaldırımları biliyorum. İçinden geçtiğim sokakların yalnızlığını bana verin.
Müptela-yı Gam’a* sorun gecelerin ne kadar aydınlık kaldığını. Hiç bilmediğim otobüs seferleri. Hiç gitmediğim yerleri bana sormayın. Bacalardan tüten karbonmonoksiti saçlarında gezdirip, tutam tutam dökülen tuğla harçlarını içiyorum. Kendimi olmamalı oluşuma gömüyorum.
Şimdilerde betonarmeyim. Biri de şu internetin fişini çeksin. Yüzlerinizi görmeyi özlüyorum. Rüzgarı seçmeyi avuç avuç.
Yalnızlığımla yalnızız. Her akşamüzeri gecenin evindeyiz biz, gece evinde değil. Camları sıkıca kapatıp içimize dönüyoruz.
Üzgün müyüm?
Başımı sallıyorum; evet biraz. Biraz daha adım atıyorum, bana sormayın bu yürüdüğüm kaçıncı sokak. 45 Numara. Üçüncü kediyi sallıyorum, ellerimi cebimde tutarak. Kağıt toplayıcısına uzatıp elimdeki asma yapraklarını. Bilmiyorum bu büyüdüğüm kaçıncı Babil.

Bana sormayın ne kadar iyileştirici olduğunu sevmenin. Haddim olmayarak güldüm alay eder gibi. Bilmiyorum bu evimin karşısında dikilen kaçıncı inşaat. Bugün kalasları sökecekler içimdeki aydınlığa çekiçlerini vurarak. Susmayacaklar.
Biri de şu sokağın kablolarını yesin.
Ben de susmam o zaman. Bilmem yine de uzanmam bana sunulmuş nimetlere, uzana-mam.
Bilmiyorum nerede düşürdüm kafiyesini ellerimin. Çünkü sayamıyorum kaçıncı konteynır, kaçıncı plastik tabela, şimdi bir araba camından baksam yüzüme çizdiğim yıldıza; biliyorum o da kayacak. Beni umutsuz ilan etmeyin. Bir gram gülümseyiş görsem yemyeşil uzanırım kentin sahralarına. Edebiyat klişelerini ezerim, şair dediğin hep bahsetmemeli ayrılıktan.
Bana sormayın neden üzüntülere gark olduğunu şairliğin. Ve neden boyun büküklüğümü derk olduğunuzu kalbimin.
Bana sormayın, ben mutlu olunca da şiir yazabilirim. (Yazamaz bahse girerim!)
Bir evin bacasına bakıp şöyle derim: En azından denerim. Baca bana uzun uzun bakar ve hiçbir şey demezse, bana sormayın neden isle kaplı olduğunu ellerimin. Mimar Sinan’a sorun, o size söylesin. (Mimar Sinan’ı severim.)

Hem ben nereden bileyim en çok hangi otu sevdiğini keçilerin. Nereden bilebilirim en sevdiği kitabı herkesin. Cümleleri iyi yerlerinden devirebilmek bana iyi şair demeye yeter mi?
Şimdi kim bilir kaçıncı anjanbmanımın içindeyim. Üçüncü uykumun içindeyken bu geçeyi içeceğim. Darmaduman patlatıp ampulleri, ellerimle sıkacağım. Şimdi de üzgün değilim. Bilgin değilim, üzülmeyin.
Çıktığım son çukurun içinden gökyüzüne düşeceğim.
Kendimle barışabilsem, size küseceğim.


(*"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir?
Müptela-yı gama sor kim geceler kaç saat."
"En uzun geceyi müneccim ve muvakkit ne bilir?
Gecelerin kaç saat olduğunu keder bağımlılarına sor.")
Fuzûlî

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder