Üç adım tökezledim. Düşünce göğe doğru düşüyorum. Gök ne uzun iyice bilerek! Ulaşamıyoruz, üşüyorum.
Yüzü yüzümün çolpanı olmalı. Sesi aklımdan siliniyor giderek. Omzunda tüfeği bir çelenk gibi asılı. Göğsünde milyonlarca yıldızı evrenin. Yüzü yüzümün çolpanı olmalı. Dili süt yanığı bebek. Bu dağları devirdik, bu yolları yıkıyoruz giderek. Üçüncü kez öldürülmüşüz bugün. Kafamızda sekiz tank, umudumuz tükenmiş gibi kalbimizde. Yani içimiz tam bir memleket. Beni sevmiyor diyerek on üç adımda kenti geziyorum. Beni sevmiyor diyorum, beni sevmeyişini severek. Yüzü yüzümün çolpanı olmalı.
Kaskatı bulutlarla başımın taşları yarılıyor. Bozkırları sevmiyorum, bitki örtülerini üzerime çekerek, yüz yıllık yorgunluğuma sarınıyorum. Hezarfen omzuma yük oluyor. Bu kez ölemem diyorum bundan önceki kırk öyküyü bilerek. Kırk öyküye ikindi yağmurları serpiştiriyor benim kalbim. Eziliyorum ıslanırken. Şekerden kalpleri erirken görüyorum. Görüyorum, ölüyorlar giderek. Şimdi bu ahvale de memleket demeyi istiyor dilim. Belki diyebilirim, güvercinimden af dileyerek. Suratımda boncuklar sayıyor abaküslerden ırak. Yüzü yüzümün çolpanı olmalı. Nebulaları bir baltayla kırarak, fiilimsiler çıkarıyorum içlerinden. Ben yalan ummam. Ben kinayeden durulmuşum, dağın göğsüne yorulmuşum. Onun göğsünde sakınamadığım kırağılar ve katyuşalardan. Korku ve kibirden başka ne'm var. Eksi beşte yanıyorum, onu çok arıyorum, onu çok arıyorum. Küllerim burada kalmalı. Sebepsiz bir sebep. Yüzü yüzümün çolpanı olmalı. Alzheimer'ım var diyebilirim, böylece cümle tekrarlarım size daha sempatik gelecek.
Onu çok arıyorum.
Onu en çok aradığım yerinden tutarak ayağa kalkıyorum. Çehresini göremiyorum, elimle üzerindeki yıldızları bir kenara iterek, göz göze geliyorum onunla. Emin olamıyorsam da biliyorum; bu herhangi bir antik dilde "evrenin sonuna hoş geldin" demek.
Hoş buluyorum, yüzü yüzümün çolpanı oluyor, ölüyor giderek. Zamanın yirmi dört kolu radyoda. Benim kollarım vücudumda, onun kolları katyuşayı sarıyor. Benim kollarım parçalanacak bırakırsam. Bir fırsat bulup katyuşayı öpüyorum. Katyuşa, sıcacık elini alnımdan içeri sokuyor. Zamanı parça parça iterek aklıma, ilerliyor. Hedefi arkamdaki duvar. Ve boylu boyunca filizleniyor alyuvarlarımın çiçekleri. Biraz bera-yi men oluyor duvar. Yalan ummam, yüzünde ölüyor çolpan.
Köktürkçeyi unutmam da bundan. Onu çok arıyorsam da üstüme vazife olmuyor bulmak. Onu çok arıyorsam çolpan, dağlar ve zamanda olan ne varsa onda da var olduğundan.
Bitmiyor kavgam.
Bitmiyor kavgam.
Bitmiyor kavgam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder