Yolunu bulmuşum engebesiz ki bayırlar. Yırtılan dere yataklarını görmelisin. Dilimin boğumlarını yeşertmeyi, dilinin doğumlarını adımlayarak. Pompalanan kanı görmelisin. Görmelisin şu duvarlardan ellerimin nasıl akacağını. Görmelisin bu sokaklarda kaç ceset torbası var. Kabul edilmeyişimizi tam kavranacak yerlerinden tutarak, mesela belimizden yorulacağız.
Bir küskünlük var, bir senfoni kuracak sırtımdaki silah. Bir şahini tepemizi turlarken görmelisin. Şimdi yüzüme bakmasan da olur. Her sabah seni görmek için uyandığımdaki yüzümü görmelisin. Bana kaş çatarak içindeki güvercini vurmayı bırak. Tan turnusolü aşıp gelecek, kurtuluş haberlerini görmelisin. Sesimi sana versem bilmezsin, kollarımın seni hiç tutmamış yerlerini görsen tanımazsın. Uyurken nasılım, elime bir silah aldığımda nasıl güdümlenirim görmelisin. Nasıl ninnilerini dinlediğimi karşıdaki kilisenin.
Herkesin olduğu şarkılara öykünmenin bir zararı var. Sen herkesinsin. Benim değil. Benim öldürdüğüm geceleri nasıl elyafla doldurduğumu görmelisin. Tüketmelisin dere yataklarını. Akşam olup uzanınca sırılsıklam, bir susamışlığı geceden içmeyi görmelisin. Sen suları bağır. Topraklardan yüzümü sağ. Ayın on dördündeki kılıçlığıyla tepemdeki ay, yanıma yanaşan çıyanların, üçler, yediler kırklar halinde kollarımda seyrini görmelisin.
Görmelisin sen yüzümü görmüyorken yüzümde hangi günler var. Beni zamanı avucuma alıp içtiğim ellerimle görmelisin. Bir karıncadan tay sırtında, ovalarda, göklerde ve sularda peyda olan tüm masalları görmelisin.
Bir küskünlük var. Biraz çehremi borçluyum sana. Belki de bu yüzden hep alnımda bir kabza. Hep beni alemlere çekmek isteyen rengarenk bir tayfa kafa tutuyorum. Göğün ışığı ağzımda, senin karanlığına sığınmışlığımı görmelisin. Hem de içinde sen olmadan. Koruduğum karakolun sesi, bu frekansların seni günden güne tüketmesi aklından. Ellerimin içinde porsuk boğması kervanlar. Tâ kadre kadar gece, en uzun süren yaralarımı senden çıkan bir hece deşmiştir, yaralarımı görmelisin. Görmelisin bir sözünde ne şiirler var, görmelisin bir cümlen müsveddelerimi nasıl kıskandıracak.
Biraz küskünlük var, gördüğün kapılara asmışsın yüzünü. Bir şey olsa ve sonsuza kadar kapılarımda kalsan. Sevgili silah arkadaşım, görmelisin silahında ne latif bir türkü var. Görmelisin nasıl soğuyor bulutlar. Bu oda kaçıncı infilakında patlar görmelisin. Susamışsın suyu benden iç, yorulmuşsun gücümü tut. Tan vaktiyle, gece tam buramda kapanacak. Bana yazacağın tek bir cümle bile, cinayet silahım sayılacak. Görmelisin dağlarda yetişen yabani baharlar var, görmelisin gözlerim bir minvalde nasıl akar. Çünkü kapandı radyo, çünkü teller ağları adımlıyor. Elektrik bu mikrofonla dilimde, görmelisin bir titreşimde kaç ölüm var,
Bir demir sandalyede ya da bir öpüşte.